Açılış sekansı çarpıcı bir folk müzikle ve karakterlerin direk kameraya bakışlarıyla izleyiciye keskin bir farkındalık veriyor Zimna Vojna, Soğuk Savaş yada Cold War. Filmin siyah beyaz oluşuyla, dönem ruhunu hissettirmek adına bir puan daha katıyor. Zimna Vojna’yı film halinde değilde fotoğraf kareleri halinde tek tek ayırsak ortaya muazzam güzellikte bir fotoğraf albümü çıkar. Her kare fazlaca ince düşünülüp, kadrajları neredeyse mükemmele yakın bir şekilde filmde yerini bulmuş. Filmin ilk dakikalarından itibaren hikaye ve karakterler izleyiciyi peşinden sürüklemeyi başarıyor. Filmde en az görsel kalitenin yükseliği kadar işitsel olarakta enfes bir şölene tanıklık ediliyor. Sanatın politik olup olamayacağı sorusunu soruyor film. Kadın başrol oyuncusu rönesans tablolarındaki kadınlar gibi, gülümsüyor mu yoksa hüzünlü mü çözebilmek zor ve bu bizi karaktere daha da fazla bağlayan bir durum haline geliyor. Aşkın kişiyi ne kadar büyük yıkımlara sürükleyici bir duygu olduğunun filmi Zimna Vojna. Aşk uğruna nelerden vazgeçileceği sorulduğunda cevabının ne kadar büyük fedakarlıklarla örülebileceğini gösteren film aynı zamanda En iyi yabancı film dalında Oscar adayı. Politik göndermeleri gayet ince ve yerinde yapılan filmde yönetmen atmosfer oluşturmadaki başarısını konuşturmuş.
Zamanda sıçrayarak ilerleyen hikâyesi, melankolik havası, sade, siyah-beyaz görüntüleriyle birbirinden vazgeçmeyen iki müzisyen arasındaki tutkulu aşkı perdeye aktaran filmin en güçlü yönlerinden biri de müzikleri. Soğuk Savaş, Ida ile başta Oscar olmak üzere pek çok ödül kazanan yönetmen Pawel Pawlikowski’nin son filmi. Pawlikowski bu filmi ile Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü kazandı. 1950’lerde geçen Soğuk Savaş; iki müzisyen arasında Soğuk Savaş yıllarında geçen ve Stalinist Polonya’dan Berlin’e, Yugoslavya’dan bohem Paris’in gece kulüplerine uzanan tutkulu bir aşkı anlatıyor. Zula ve Wiktor, İkinci Dünya Savaşı sonrasında harabeye dönen Polonya’da karşılaşır. Farklı geçmişlere ve karakterlere sahip olan kahramanlarımız birbiriyle pek de anlaşamayacak tiplerdir ama kader yollarını ayrılmayacak şekilde birbirine bağlamıştır. Zamanda sıçrayarak ilerleyen hikâye, melankolik bir hava, siyah-beyaz görüntüler ve tutkulu bir aşkı izleyiciye sunuyor.
Zimna Vojna’da iki ana karakter aşkları uğruna öyle büyük fedakarlıklarda bulunuyorlar ki kendi hayatlarının bir ehemmiyeti kalmamacasına verici olmak duygusunu filmde sonuna kadar hissetmemek imkansız hale geliyor. Aşk uğruna göze alınabilecek en büyük fedakarlık ölüm değilse nedir?
0 Yorum